28 Haziran 2011 Salı

Düşlerin karikatüryası - 1

Ne yapmaya çalışıyorsun saat 2.00! gece çoktan olmuş bütün utangaçlığınla gel yanıma, aşka hesap vermek zorunda değiliz. İstanbul seni senin kadar sevmedi, sen Akdeniz'e yakışırsın , ellerin yosun kokmalı gülüşün yapışmalı sessizliğime... Bir gece belki her şeyiyle yorgun, dimdik ve uykusuzken kapıma gelsen. Bilmezdim sabah olacağını. Çocuklar uyanmadı henüz, daha pencerenin pervazını gagalamıyor kargalar. Sessizlik henüz uçurum olmadı. Seyyahlık başka bir aşkın yolundan geçerken yalnızlığına sığınmaktır. Seyyahlık biraz mülteciliktir aynı zamanda. Ayakta duran kelimelere '' OTURUNUZ LÜTFEN...'' demek isterdim. Ama anladım ki saygısından yeryüzünün tevekkülü. Mahremiyeti yeryüzünün senin yıllanmış dudaklarında aranıyor. Bilmiyoruz hala Yeni yetme çocuk olduğumuzu. Sabah oluyor. Her gün olduğu gibi... Kim bilir GECE nerde uyandın! Ben rakı şişesindeki balık! Biraz sarhoştum O YÜZDEN ADINI SAYIKLADIM...

Memet KEMAL(Düşlerin karikatüryası 1)







3 Temmuz 2010 Cumartesi


Ne yapmalı ve bu sahte oyunlardan kurtulmalı bir çare bulamayan insanların biçare kalmaları alışılmış bir durum. Peki ya aşık olmak. Gerçekten güzel olamayacak kadar güzel mi?
Sözüm meclisten dışarı lakin kelamımı yapan kalemin dilini tutacakta degilim. İki günlük sevdalara kertilmiş olan yüreklerin sonları aciz bir sızının griligidir.

Bir kadın tanımıştım. Rengimi sordu. ''Sence'' diye karşılık verdim:
''Gri..'' dedi

usulca ve titreyerek dudaklarıma dokunurken.

Sıgınacak iki kuytuyduk biz. Birbirimizi sevmememizde bu yüzden.
Gözleri aslında haddinden fazla buguluydu bu kadının ve gülüşü bir güneşin parlaklıgıydı. Hiç dikkatli bakmamışlar sana... VE bir isim verdim ona AMELİE...

Çok anaç biriymiş öyle demişti...

Tarihimdeki en güzel günah olarak yaşayacagım seni. 2 günlük bir sıgınma hikayesi...

Mülteciydik biz
hangi mülteci sevebilir ki sıgındıgı yeri...

Üzgünüm sadece öpmek istedim...

Bana son bir şarkı söyler misin?

5 Şubat 2010 Cuma

--- ZAMAN BİR DÜŞ YANIGI SANKİ ----

Zaman bir düş yanığı sanki
Ellerime döküldü külleri
Asil bir köle gibi isyan etmem gerek şimdi…

Zincirlerini yeniden bağlayıp
Yeniden kırdın kalbim
Ey çehresi çözünmüş insan
Gözleri civa dolu

Fazla gözyaşı
Fazla acı demek değildir
Yalancı gözlerde
Eksik mecazlı hikayelerde anlatıldın

En ücrasında yerleşirken bir şehr-i esrar damarlarının
En son kanı son düşlerin için akıttın

Şimdi yalan resimlerde
Pembe dizilerin hepsi simsiyah
Azalan benim yüzüm fotoğraflarda
Ve senin hüznün
Hüznüme yaslanan…

Zaman bir düş yanığı sanki
Yitirip yitirip yeniden kaybediyoruz sevincimizi…

Ve flaş haber oluyor şairlerin cenazesi…

Memet kemal

05.02.10

31 Aralık 2009 Perşembe

SEN GİDERKEN KALANLAR...

SEN GİDERKEN KALANLAR...

Artık siluetin uzaklaşıyor gecenin karanlığında

Gittikçe dara düşen vakitlerim şimdi daha da darda

Yollanmamış mektuplar var tozlu raflarımda

Yine de bir veda

Yine beni buldu elveda

Sen gelirken

Bütün kapıları açtım ben

Ardından sürgülensin diye bekçiler bıraktım

Sen hep geciktin

Ben hep baka kaldım

Hüzün kışın gövdesine yaslanırken

Bir denizin isyanında

Hapislere daldım

Zoruma gidiyor

Yediremiyorum şairliğime

Ama ağladım…

Memet KEMAL

31.12.09

30 Aralık 2009 Çarşamba

Dur Biraz Daha...

Dur Biraz Daha...

DUR biraz
dur biraz daha kal
akşam olsun hele öyle gidersin
dur biraz
sana ihtiyacım var
gidipte ne edeceksin?
En fazla beni bitirirsin
dur biraz
bir sigara içelim
sönünce gidersin
YADA GİTME
GİDİPTE NE EDECEKSİN?

28.11.2008

Git !!!

Git
içimdeki şehir ayaklansın
İsyan etsin kalbimin kölelikleri
Yalnızlığım bogarken
Keserken nefesimi
Güzel bir tebessüm gibi
Bırak gecelerde resmini

Git
Bütün çocuklar sensiz kalsın
Sokaklar sessiz kalsın
Dört duvar üşüsün
Yanlışım
Yanılışım
Geç kalışıım
Geç anlayışım
Hüznümde yankılansın...

Git
Irmaklar gitsin senin gittiğin yere
Susuz kalsın yaz akşamları
Bütün rakı sofraları
Ben yine denizi görmeyen sahil kasabasında (balıkesir)
Yalnızlığımın omuzunda sızıp kalayım...


MEMET KEMAL

1+1=3


Esmerime...

(1+1=3)

Sen her defasında gidiyorsun nasılsa
Bu defa da gidersin yalnızlığı bırakarak bana…

Kerpiç evlerin şairlerinin gözyaşları sularken toprağı
Ağlamak bu yalancı ışıkların esrar kokan sokaklarında
Tanıdık bir yüz bulsam sana benzetirim
Sana baksam hep tanıdık yüzler gibisin
Her şeye biraz alışıyor insan
İnsan her şeyde birer hiçlik tomurcuğu

Kelimelerimi çaldırdım
Gözlerinde susarken yine
Bu defada gidiyorsun
En güzel mevsimler çiçeksiz geçiyor
Üşüyorum bütün şehir titriyor

Martılar mehtabın şerrinden korkarken
Bir yarasanın çığlığı nefesimi alıyor
Uyanıyorum ‘sen yoksun’
Bir şeyler hep böyle eksik kalıyor…

MEMET KEMAL…
27,12,09